Page 4 - OG_6 Kurumsal
P. 4
A
6. Anı, kişinin yaşadığı veya tanık olduğu olayları üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra anlattığı metin türü-
dür.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi anı türünde yazılmış bir metne örnek olamaz?
A) “Gerçek” komşularımız vardı bizim eskiden, biz de başkaları için gerçek komşuyduk. Komşuluk kavramının şanına yaraşır
komşuluk ilişkimiz vardı ama şimdi yok. Bugün geldiğimiz noktada dünkü biz, bugünkü biz değiliz. Yarınki hâlimiz de
bugünkü hâlimiz olmayacak. Bugünkü biz, yarınki bizden tanınmaz biçimde farklı olacak.
B) Babam, “Yağmur yağacak sanırım.” der demez gökten sağanak hâlinde yağmur inmeye başladı. Babam beni, annem
kardeşimi kucağına aldı. Koşarak en yakın balıkçı kulübesine sığındık. Yağmurla beraber her yer çamur içinde kalmıştı.
Toprak ve suyun bu görkemli buluşmasından kıyafetlerimiz de nasibini almıştı. Günlerdir beklediğim piknik hayalim de
böylece suya düşmüştü.
C) Provalar günler öncesinden bitmişti. Gün kapanış günüydü artık. Sabaha dek pek uyuyamamıştım. Hazırlandım, çan-
tama malzemeleri yerleştirdim. Arkadaşlarımla bizi salona götürecek otobüse bindik. Salona girdiğimde bizi izlemeye
gelen yüzlerce insan olduğunu gördüm. Nihayet gösteri başladı, harika bir oyun sergiledik. Salondakiler bizi alkışlarken
ben de çok mutluydum.
D) Dün gibi hatırlıyorum. Bayramlık alışverişinde paramız yetişmemiş, pembe elbisemin altına ayakkabı alamamıştık. Çarşı-
dan eve kadar ağladığımdan gözlerim şişmişti. O gece yatağımda Allah’a çocuk kalbimle nasıl da dua etmiştim istediğim
ayakkabıları baş ucuma koyuversin diye. Uyandığımda baş ucumda vişneçürüğü rugan iskarpinleri görünce dünyalar
benim olmuştu.
7. Aşağıda “ağır” sözcüğünün üç farklı anlamı verilmiştir.
✿ Keskin, boğucu
✿ Çetin, güç
✿ Yavaş
“Ağır” sözcüğünün verilen anlamlarda kullanıldığı metin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kurşun gibi ağır ve kasvetli bir hava vardı. Mayın grup komutanı Hafız Nazım Bey ağır bir görev almıştı. Ne pahasına
olursa olsun bu görevi hakkıyla ve eksiksiz yerine getirmesi gerekiyordu. Komutanı öyle demişti çünkü. O gece hiç uyu-
yamadı, yatağında dönüp durdu. Sanki ağır bir yemek yemişçesine midesine ağrılar giriyordu.
B) İçeri girer girmez ağır bir yanık kokusu gaz maskesine rağmen genzini, gözlerini yaktı. İtfaiyeci olmaya karar verdiğinde
babası “Bu mesleğin sorumluluğu çok ağırdır, kaldırabilecek misin?” diye sormuştu. Şimdi daha iyi anlıyordu babasının
ne demek istediğini. İşte oradaydı, ailenin biricik köpeği Boncuk, koltuğun dibinde hareketsiz yatıyordu. Ağır ve dikkatli
adımlarla oraya yöneldi.
C) Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, demiş şair. Belki de bu dizede hızla akıp giden zamanı biraz yavaşlatmak iste-
miştir, kim bilir? Durmaksızın akan zaman bazı şeylerin farkına varmamıza engel oluyor mesela ağır sözler söyleyerek
kırdığımız kalpler gibi. Yaşlanıp da gözümüz az görmeye, kulağımız ağır işitmeye başlayınca keşkelerimizin sayısı artma-
ya başlıyor.
D) Taş yerinde ağırdır, demiş atalarımız. Herkes, yaşadığı çevrede değerlidir yani. Bulunduğu küçük kasabada herkesin say-
gı gösterdiği bir kişiyi kocaman bir şehirde kimseler tanımaz. Ağır gelir hâliyle bu durum kişiye. Yaşadığı yerde ağır bir
sorumluluk yüklendiğini düşünen biri örneğin İstanbul’da bu sorumluluğun çok da önemli olmadığını anlar.
4