Page 150 - 8ogmot_tum_1_dnm
P. 150
8. • Metin içinde zarf-fiil eklerinden birini alan sözcüklerden sonra virgül kullanılmaz.
• Metin içinde “ ve, veya, veyahut ” bağlaçlarından önce veya sonra virgül kullanılmaz.
• Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül kullanılmaz.
• Şart eki almış bir sözcükten sonra virgül kullanılmaz.
Bu bilgiler dikkate alındığında aşağıdaki cümlelerin hangisinde virgülün kullanımıyla ilgili bir yanlışlık
yapılmıştır?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne hâlden anlayan bulunur.
B) Taşıtlar hızla geçip gidiyor, her yer kalabalık
Ben seni düşünürüm bir Bodrum kahvesinde
C) Ben seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil!
D) Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız.
9.
Halkın ağzında şekillenerek gelen, ağız-
dan ağıza dolaşan ve çoğu kez olağa-
nüstü nitelikler taşıyan hikâyelere efsane
denir. Efsanelerin ortak özellikleri ger-
çeklikten uzak yani olağanüstü olması ve
çok eski dönemlerden beri kim tarafın-
dan anlatıldığı belli olmadan günümüze
kadar gelmiş olmasıdır.
Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi efsane türündeki bir metinden alınmış olabilir?
A) Yaşlı bir kadın, köyden birine burada bir altın beşik bulunduğunu ancak onu çıkarmak isterlerse birtakım yolları takip
etmeleri gerektiğini söyler. Köylüler orayı kazmaya başlarlar. Önce birinci salı bulurlar. Bu masa büyüklüğünde bir taştır.
Altındaki kırmızı toprak çıkarıldıktan sonra ikinci sal bulunur. Altındaki beyaz toprak çok serttir. Onu eşerler, karşılarına
bir ejderha çıkar ve onlara saldırır. Orayı beklediği söylenen ejderha bölgeye kimseyi yaklaştırmaz.
B) Gece saat on ikiyi on geçiyor. Taksim’de saatin altında tramvayı bekliyorum. Öyle olmasa bu kadar ince eleyip sık doku-
maya lüzum görmez; vakit gece yarısını geçmişti, derdim. Epey oluyor. Baharın bu soğuk günlerinde, şu devam eden
kıştan bir buz gibi gece, hatırıma geliyor. O zamanlar daha Camlı Köşk’ün camları ve hanende ilânlarının mavi ışığını
üşüterek geçen buz gibi bir rüzgâr esiyordu.
C) Vakti ile bir su kaplumbağasının iki kaz arkadaşı vardı. Birlikte bir gölde yaşarlardı. Gel zaman git zaman ülkenin o
bölgesinde on iki yıl süren bir kuraklık oldu. Kazlar kendi aralarında konuşarak bir başka göle gitmeye karar verdiler ve
arkadaşları kaplumbağaya veda etmeye gittiler. Kaplumbağa buna çok üzüldü ve kendisinin de bir su yaratığı olduğu-
nu, kuraklık üzerinden çok geçmeden öleceğini onun için kendisini yalnız bırakıp gitmemelerini kazlardan rica etti.
D) Vaktin birinde, bir padişah varmış. Padişahın bir sene, beş sene derken epey bir zaman çocuğu olmamış. Olmayınca
padişahın hanımı “Padişahım; her derdin dermanı var, derdine derman arasana. Sen padişahsın.” Padişah; vezirini, vüze-
rasını, akıl danelerini toplamış. Benim bir sürü servetim var. Ben ölünce bu servet nerede kalır? Benim çocuğum yok.
Derdi veren Allah, dermanını da verir, çıkalım arayalım, der. Bunlar, atlarını hazırlamışlar. Yakınları ile vedalaşıp yola
çıkmışlar.
5