Page 62 - 8modtur_12_li 1dnm
P. 62
10. “Hey Metin, beni de beklesene!” diye bir ses duydum ama sesin sahibini tanımama rağmen yürümeye devam
ettim. Sevmem insan içinde yüksek sesle adımın söylenmesini. Soldaki sokağa daldım, yürüyüşümü hızlan-
dırdım. Aslında böyle sokakta bağıracağına biraz daha hızlı yürüyüp yanıma gelse birlikte giderdik. Benim de
inadım tuttu mu kimse beni durduramaz? Neredeyse koşma hızında gidiyorum. Hatta şurada bir çay, kahve
veya başka bir şey içeyim de izimi tamamen kaybettireyim bari.
Bu metinde aşağıda açıklaması verilen noktalama işaretlerinden hangisinin kullanımıyla ilgili bir yan-
lışlık yapılmıştır?
A) Soru anlamı taşıyan cümlelerin sonuna soru işareti (?) konur.
B) Tamamlanmış cümlelerin sonuna nokta (.) konur.
C) Eş görevli sözcükler arasına virgül (,) konur.
D) Seslenme bildiren sözcük veya cümlelerin sonuna ünlem işareti (!) konur.
11. Okuduğum hikâyelerde “değişik bir şeyler” olmalı. Değişik dediysem olağanüstü olaylar, günlük hayatta karşı-
laşmayacağımız durumlardan bahsetmiyorum. Ne bileyim mesela yazar bizi şaşırtmalı. Beklenmeyen bir sonu
olmalı hikâyenin.
Bu sözleri söyleyen kişinin aşağıdaki metinlerden hangisini beğenmesi beklenir?
A) Belki de anlatacağım güzel bir davranış değil. Ama çocukken neyin iyi, neyin kötü olduğunu pek bilemiyorsun. Bizim
çetenin de (Mahalleli bize çete diyordu.) en çok zevk aldığı şey bahçelerdeki dutlara gizlice çıkıp atıştırmaktı. Mahalleli
bize çok kızıyordu. Şimdi düşünüyorum da galiba bize kızmaları izinsiz dutları yememiz değilmiş. Çünkü köyümüzde
herkesin o kadar çok dut ağacı vardı ki mevsimi geldiğinde çoğu yerlere dökülür, ziyan olurdu. Mahalleli bize o kocaman
ağaçlardan düşüp kendimize zarar vereceğimiz için kızıyormuş.
B) Tarlaya giderken hiç acele etmiyorum. Nasılsa eninde sonunda gideceğim, acelem yok. Yok, yok çalışmak zor gelmiyor
bana. Beni yanlış anladınız. Ben seviyorum aslında tarlada çalışmayı. İnsanın alın terinin karşılığını alması, alın teriyle
hayatını kazanması güzel şey. Ama ben hayalleri seviyorum. Mesela şu çeşme başında oturuyorum mutlaka. Çeşmenin
havuzundan su içmeye gelen kuşları izliyorum. Nasıl da ürkekler önce. Ben de inatçıyım, gitmiyorum. Bakıyorlar çeşme
başından ayrılacağım yok. Yavaş yavaş yaklaşıyorlar. Hepimiz kuşlar gibi değil miyiz? Tehlikeye aldırmıyoruz rızkımızın
peşindeyken.
C) Mehmet’e bu kasabada rastlayacağım hiç aklıma gelmemişti. Aslında birçok üniversite arkadaşıma bu iş sayesinde rast-
ladım bir yerlerde. Harita mühendisi deyip geçmeyin. Karış karış gezeriz biz Anadolu’yu. Sabah erken geldim, bir çay
içmek için çay ocağına oturdum. O da ne, Mehmet ocakta. Önce tanıyamadı beni. Haklı da o sırma saçlı Kenan değilim
artık. Üniversiteden, deyince tanıdı. Konuştuk uzun uzun. Belki de ben konuştum, o dinledi desem daha iyi olur. Ama
üniversitede de donuktu bu bizim Mehmet. Ooo, konuşmaya daldık, saat geç olmuş. Kalktım, sarıldım arkadaşıma. Arka-
mı dönmüş giderken, “Kenan Bey!” dedi. Döndüm. Bey lafından işkillendim. “Ben Ahmet” dedi. ‘‘Çok güzel anlatıyordu-
nuz Mehmet’i. Bu yüzden sözünüzü kesmedim. Ben de çok özledim Mehmet’i. İkizim Mehmet geçen yıl…” dedi, gerisini
GENEL DENEME 8 D) Vapurun o meşhur düdüğü öttüğünde hemen iskeleye doğru yürüyorum. Dışarıdan yer kapmalıyım. İstanbul’un en
getiremedi.
sevdiğim yanı bu vapur yolculuğudur. Vapurun yanındaki bölmeye otururum hep. Gökyüzünü izlerim. Bulutlar yarış
eder vapurla, martılar yarış eder. Akşamüstü kızıl renge bürünür Üsküdar. Kızıl elma. Benim kızıl elmam “Üsküdar”dır.
Sevemedim Kadıköy’ü. Hani Fenerbahçe de olmasa hiç yolum düşmez Kadıköy’e. Soğukla birlikte anarım Kadıköy’ü.
Oysa şiirdir Üsküdar. Isıtır yüreğimi.
60