Page 90 - 8ink_dnm
P. 90

9.   “Millî egemenlik esasına dayalı ve özellikle cumhuriyet idaresine sahip bulunan memleketlerde siyasi partile-
               rin varlığı doğaldır. Milletin hatalardan korunması için tek sağlıklı çözüm, düşünce ve yaptığı işleriyle milletin
               güvenini kazanmış siyasi bir partinin millete yol göstermesidir. İçinizde memleketi ve milleti en çok seven,
               aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede meclis sizin arzularınızı
               yapmaya, layık olduğunuz refahı sağlama gücüne sahip olacaktır. Memleketin kurtuluşu, milletin refah ve mut-
               luluğu hangi siyasi hareket tarzını gerektiriyorsa o siyasetin temsilcileri o günün idarecileri olur. Muhalefet-
               tekiler, gereğinde bu hususta yardımcı bile olurlar. Çeşitli partilerin muhalefeti, birbiriyle mücadele yanında
               milletin gerçek menfaatleri karşısında kendiliğinden bir anlaşmaya varmak içindir. Millete dost görünüp de ilk
               fırsatta iktidara geçtikten sonra onun ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yolda götüren, laf
               anlamayan, yetkililerin uyarılarına kulak asmayan, millete ait kuvvetleri şahsına bağlamaya çalışan kahraman
               yüzlü insanlardan hayli zarar görüldü.”
                                                                                     (Mustafa Kemal Atatürk)
               Mustafa Kemal’in yukarıdaki anlattıklarına bakılarak;
                 I  Siyasal partilerin varlığı neden önemlidir?

                II.  Siyasi partilerden beklentiler nelerdir?
                III.  Atatürk’ün siyasi partilerle ilgili uyarıları nelerdir?
               sorularından hangilerinin cevaplarına ulaşılabilir?
               A)  Yalnız I           B)  I ve II            C)  II ve III         D) I, II ve III

















           10.  Lozan Konferansında, Türkiye’de kalan Rumlarla, Yunanistan’da kalan Müslümanların değişimi meselesi ele
               alınmış ve bu konuda 30 Ocak 1923’de bir sözleşme ve protokol hazırlanmıştı. Buna göre, Türkiye’de kalan
               Rumlarla, Yunanistan’da kalan Türklerin değişimi yapılacak, ancak; İstanbul’da bulunan Rumlarla, Batı Trakya
               Türkleri bu değişimin dışında tutulacaktı.  Yunanistan ise buna karşı çıkarak İstanbul’da olabildiğince fazla Rum
               bırakabilmek için İstanbul’da bulunan her Rum’un etabli (yerleşmiş) sayılacağını ileri sürdü. Türk-Yunan ilişkileri
               gerginleşti. Yunanistan Batı Trakya Türklerinin mallarına el koyarak buralara, Türkiye’den gelen Rumları yerleş-
               tirmeye başladı. Buna karşılık Türkiye de İstanbul Rumlarının mallarına el koydu. Savaş havası esmeye başladı.
               Ancak, Venizelos bir savaşın Yunanistan’a getireceği sıkıntıları düşünerek tutumunu yumuşattı ve bir anlaşma
               imzalandı. Bu anlaşma ile doğum yerleri ve tarihleri ne olursa olsun İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin
               hepsi yerleşmiş sayıldı. (hacettepe.edu.tr)
               Bu bilgilere bakıldığında;
                 I.  Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türklerin mallarına el koymasına Türkiye’nin de aynı şekilde İstanbul’daki
                  Rumların mallarına el koyarak karşılık vermesi mütekabiliyet ilkesine uygun bir davranıştır.
                II.  Mübadele konusunun çözüme kavuşması ile Lozan’dan beri devam etmekte olan anlaşmazlık da sona
        GENEL DENEME 8   III.  Nüfus Mübadelesi konusunda yaşanan gerilimin azaltılması ve sorunun barışçıl yollar ile çözüme kavuştu-
                  ermiştir.


                  rulmasında ilk adımı atan ülke Türkiye olmuştur.
               yargılarının hangilerine varılabilir?
               A)  I ve II            B)  I ve III           C)  II ve III         D) I, II ve III


                                                         88
   85   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95