Page 67 - 8modprgf
P. 67
TEST
8
Sıfır Bilgi Yüzde Yüz Anlam
15. Aşağıdakilerden hangisi “Bir yazar; romanlarında çağının tanığı olmalıdır.” diyen birinin sözünü ettiği türde
bir romandan alınmış olabilir?
A) Boş bir kafes bana daima özgürlüğü anımsatır. Zira kafesin içindeki tutsak artık orada değildir, hürriyetine kanat çırp-
mıştır. Bu denli bir özgürlüğe geçen hafta bizzat şahit oldum. Devamlı uğradığım bir kahvehanenin duvarına asılı bir
kafes vardı. Kafesin içinde de bir başına duran saka kuşu… Her gittiğimde bu kuşu görür, içime tarifi imkânsız bir hüzün
çökerdi. Geçenlerde yolum yine aynı kahvehaneye düşünce kafesin içini boş gördüm. Kahveciye kuşun akıbetini sordu-
ğumda: “Geçen gün salıverdim gitti.” dedi. Nasıl da mutlu oldum anlatamam size.
B) Yaşlı adam, titreyen elleriyle çay bardağını ağzına götürdü. Biraz üfledikten sonra bir yudum içti. Uzun zamandır tat-
madığı bir lezzetin tüm duyularına yayıldığını hissetti. Bardağı elinde tutuyordu çünkü masaya koysa tekrar bir yudum
içmek için yine aynı zahmete katlanması gerekecekti. II. Dünya Savaşı’na katılmasa da savaşın getirdiği yokluk, ülkenin
her yerinde hissediliyordu. En zaruri ihtiyaçlar karneyle dağıtılıyor; ekmek, şeker, yağ gibi temel ihtiyaç maddeleri belirli
bir ölçüyle temin edilebiliyordu. Bu yüzden bir çay tiryakisi ihtiyar için bu, çok büyük bir nimetti.
C) “Koy şuraya!” diye bağırdı Sedat. Alnından süzülen ter; gözlerine ulaşıyor, bu yüzden gözleri yanıyor, sık sık gömleğinin
kollarıyla alnını, yüzünü, gözlerini kuruluyordu. Dükkân zaten basıktı, hiçbir yerden hava almıyordu. Bir de temmuzun
cehennemi andıran sıcağı ortalığı kasıp kavuruyordu. Sedat, elindeki işi akşama kadar teslim etmeliydi yoksa bir daha
kendisine kimse iş miş vermezdi. Öfkeliydi ve bu öfkesini çıkaracak tek kişi vardı: çırağı Hasan. O da buna artık alışmış
olacak ki ustasının azarlamaları onda ne bir kedere ne de kafasına takacak bir soruna dönüşüyordu.
D) Geçen hafta piknik yapmak üzere ailecek Kozak diye bilinen bir mesire yerine gittik. Aylardan mayıstı ve bahar bütün
hoşluğuyla bizi kırlara, çayırlara, ormana kısacası doğaya davet ediyordu. Bizim de bu davete icabet etmemiz şarttı tabi.
Bütün piknik malzemeleri otomobile dolduruldu. Ardından da biz doluştuk. Kozak, şehrin biraz dışında bir yerdir, üstelik
biraz da yokuştur. Tamam, kabul etmeliyim ki bir hayli yokuştur. Piknik yapmaya uygun yerler ise erkenden piknikçi-
ler tarafından doldurulur. Bu bakımdan biz de daha güneş doğmamışken yola koyulduk. “Gerçekten bahar gelmiş be!”
demekten kendimi alamadım doğrusu. Doğa, yeşil elbisesini çoktan giyinmişti. Upuzun saçlarına da rengârenk çiçekleri
takmayı ihmal etmemişti.
16. Nice sofralar vardır. Yiyecek içecek adına her şey bu sofrada mevcuttur. Peynirin her türlüsü, yeşilinden siyahına
salamurasından kırmasına envai çeşit zeytin, her bir meyveden reçeller, ballar, kaymaklar… Böyle bir sofrada
ne yiyeceğini şaşırır insan. Yer de doyar ama gözü hala sofradadır. Yiyemediklerine üzülür. İşte böyle sofralar
için “Bir kuşsütü eksik.” demekten alıkoyamaz insan kendisini.
Bu metinde insanın “Bir kuşsütü eksik.” demesine neden olan durum sofranın hangi özelliğiyle ilgilidir?
A) Yine de eksik bir şeylerin mutlaka olması
B) Her türlü yiyeceğin bulunması
C) Hep aynı yiyeceklerin farklı çeşitlerinin olması
D) Çeşitlerin fazlalığına rağmen kalitenin istenilen düzeyde olmaması
17. (I)Yaşadığımız gezegende hızlı bir bilgi akışı var. (II)Bırakın her günü, her saati; her saniye yeni bir bilgi doğuyor.
(III)Peki, bu bilgileri depolamak için yeterli alanımız var mı? (IV)Megabaytlar, gigabaytlar mevcut bilgiyi sakla-
maya yetmiyor ve daha fazla depolama alanına ihtiyacımız oluyor. (V)İşte bu durum, yeni bir teknolojik ürünün
ortaya çıkmasına yol açıyor.
Yukarıdaki metinde kaç numaralı cümleden itibaren düşüncenin akışı değişmektedir?
A) II B) III C) IV D) V
67