Page 203 - 8_og_5li_ds
P. 203

18.  Bir kişinin herhangi bir konuda duygu, düşünce ve görüşlerini paylaşmak amacıyla nesnel kavramlar kullanma-
              dan samimi bir üslupla yazdığı yazılara “deneme” denir.
              Bu bilgiye göre aşağıdakilerin hangisi deneme türünde yazılmamıştır?

              A)  Sevgi, inanış, güven, acıma, saygı gibi varlığımızı ilgilendiren türlü insanlık duygularının bozulmadığı her devirde ve her
                yerde sanat ile edebiyat ciddiye alınmış; değer taşımıştır. Ciddiye alınmayan gerçek sanat hiçbir yerde gösterilemez.
                İkinci savaş sonrası kuşaklarına giren yazarların çoğu, ciddilikten yoksundur. Ünü ucuza mal etmek yüzünden çocuk
                denecek yaşta olanların bile ağza alınmaz deyimlerle yüz kızartacak sözde şiirler düzmeye, iri iri laflar ederek eleştirme-
                ler yazmaya kalkıştıklarını görmedik mi?

              B)  Hayatın en önemli gerçeği samimiliktir. Buna göre “Hayat ile bağı olan edebiyat, mutlaka samimi bir edebiyattır.” deni-
                lebilir. Hayatı en gizli, en karışık yönleriyle anlatmayan, duygularımızı tıpkı hayatta olduğu gibi saf ve derin bir şekilde
                duyurmayan, elemlerimizi, felaketlerimizi, açık açık yansıtmayan bir edebiyat, hayat ile ilgisiz ve sahte bir edebiyattır.
                Bunun tam tersi bir edebiyatı kelimeleri dizip onları işleyen pek hünerli kuyumcular çıkarabilir.
              C)  Her istek; bir gereksinimden, bir yoksunluktan, bir acıdan doğar. Giderildiği zaman insan yatışır. Ama yatışmış bir kişiye
                karşılık nice yatışmamış ve duygunluğa erişmemiş insan vardır. Üstelik istek uzun sürer, gerekli olan şeylerin ardı arkası
                kesilmez oysa duyulan haz, kısa ve ölçülüdür. Yeryüzünde hiçbir şey yoktur ki şu iradeyi yatıştırabilsin ya da belirli bir
                biçimde olduğu yerde durmaya zorlayabilsin.

              D) Mayıs ayının bir cumartesi günüydü. O zamanlar okullar saat 13.00’te hafta tatiline girerdi. Okul dağıldıktan sonra kitap-
                larımı bisikletin arkasındaki seleye bağladım, okuldan ayrıldım; ilçenin içinden geçip köy yoluna sapınca çantalı küçük
                radyomu boynuma asıp açtım. Yalnızdım. Ağır ağır bisikletle gidiyordum. İçimde okulla, derslerle, yalnızlık dolu yaşa-
                mımla çevredeki böcek, kuş sesleri ve yeşillikler bütünleşiyor; gittikçe uzaklaşan ilçeden köye doğru yaklaşıyordum.




          19.






                  beklemek



               beklemek
               1. nesnesiz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak
                   “Ben de seniz bekliyordum zaten”  -Ahmet Ümit
               2. -i Süre tanımak, acele etmemek
                   “Bu ikramın sebebini anlamak için telaşsız bekledi.”  -Nazım Hikmet
               3. -i Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek
                   Eşyayı beklemek. Tutukluları beklemek
               4. nesnesiz Ummak:
                    “Nikahtan bu kadar keramet bekleme!”  -Peyami Safa
               5. nesnesiz Karşılaşma ihtimali bulunmak:
                    “Oysa bizi bekleyen yaşam bu değildi”  -Reha Mağden

              Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “beklemek” sözcüğü görselde verilen 3. anlama uygun olarak kullanıl-
              mıştır?
              A)  Şimdi tüm köy meydanda davullarla bizi bekliyordur.
              B)  Sonunda beklediği haberi postacı getirmişti akşamüstü.

              C)  Asker saatlerdir kıpırdamadan bozulan aracın başında bekliyor.
              D) Bu işten de beklediğimizi bulamadık, yeni iş aramalıyız.


                                                        9
   198   199   200   201   202   203   204   205   206   207   208