Page 106 - 8ogparag_sb
P. 106

3.   Birinci ağızdan anlatımda olayın kahramanı kendisidir. Üçüncü ağızdan anlatımda ise anlatıcı, gördüklerini ola-
               yın içinde yer almadan anlatır.
               Buna göre aşağıdaki metinlerin hangisinde yay ayraç ( ) içinde verilen anlatıcı türü yanlış gösterilmiştir?
               A)  Gece yarısı anne fil gelmiş. Bütün gün yavrularını aramış. Çok kızgınmış. İnsanları görünce hemen yaklaşmış ve üzerlerini
                  koklamış. İkisinde yavrularının kokusu almış. Onları aldığı gibi ağacın tepesine fırlatmış. Yavrularını da alıp oradan uzak-
                  laşmış. (3. ağızdan anlatım)
               B)  Bakalım bu gece erkenden uykum gelecek mi? Bu sorunun cevabını Ayşe de merak ediyordu. Ayşe, bütün gün annesiyle
                  kümesteki tavuklara yem vermiş. Yumurtalarını toplamış. Kuzuları sevmiş. Kırlarda koşmuş. Çiçekler toplamış. Ağaca
                  tırmanmayı öğrenmiş. Bunları düşüne düşüne uykuya dalmışım. (1. ağızdan anlatım)
               C)  Hepimiz çok yorulmuştuk. Akşam tekrar bir araya geldik. Karganın ne kadar iyi uçtuğundan, sincabın ne kadar güzel
                  ağaca tırmandığından, tavşanın ne kadar hızlı koştuğundan, köstebeğin toprak altında ne kadar harika gezdiğinden
                  bahsettik. (3. ağızdan anlatım)
               D) İşte, tam da aradığım gibi bir odun parçası! Kütüğü bir bebek gibi sırtımda taşıyarak evime götürmüştüm. Kütüğü masa-
                  ma koyarak çalışmaya başlamıştım. Becerikli ellerimle kütüğe bir form vermeye çalışmıştım. Önce oyuncağın kafasını,
                  sonra ellerini ve ayaklarını yapmıştım. Sonunda güzel bir oyuncak ortaya çıkarmıştım. (1. ağızdan anlatım)
















           4.   Gözlemci bakış açısında yazar, görüp izlediği olayları olduğu gibi ve tarafsız bir şekilde anlatır. Bu bakış açısında
               “O” dili kullanılır.
               Buna göre aşağıdaki metinlerin hangisi gözlemci bakış açısıyla anlatılmıştır?
               A)
                   Evet, belki de büyülüdür söyleyeceğim sözcük. Siz aranızda uyum olmadığı için boşuna uğraşıyorsunuz. Alaba-
                   lık, tayı denize çekiyor. Kuğu, yukarı doğru itiyor. Tavşansa karaya çekiyor. Yani üçünüz de farklı bir yöne doğru
                   gücünüzü harcıyorsunuz. Tabii bu yüzden de bir sonuç alamıyorsunuz. Gücünüzü aynı yöne yöneltirseniz küçük
                   tay kurtulur. Benim bu düşüncemi uygularsanız başarılı olursunuz.

               B)
                   İhtiyar, oğlanın sırtını üç defa sıvazlamış. Çocuk, yine ıssız çöllere düşmüş. Açlıktan, susuzluktan bitkin bir duru-
                   ma gelmiş. Yedi canlı devin sarayına varmış. Devi öldürerek saraydaki peri kızı ile tanışmış. Oradan yoluna tekrar
                   devam etmiş. Gide gide sekiz canlı devin sarayına varmış. Bu devi de öldürerek yoluna devam etmiş.


               C)
                   Artık kent dışı toprakları besleyen Paris gübrelerinin buğusunu değil; tuzlu, açık deniz melteminin toplayıp
                   getirdiği çalı çiçeklerinin kokusunu koklardık. Aklımıza sandal sahiplerinin ırmak kıyılarının yukarısında görü-
                   len yelkenleri ve onlara kendi köylerinden ta deniz kıyısına kadar giden uzun ovanın ötesinde görülmüş gemi
                   yelkenleri gelirdi.

               D)
                   Bizler, şu dünya denilen ambarda buğday toplayan kişiler gibiyiz. Ambarımıza buğdayları dolduruyoruz ama
                   topladığımız buğdayın bir yandan eksildiğinin farkında değiliz. Buğdayımızın böyle azalmasının sebebinin
                   ambara giren fare olduğunu hiç düşünmüyoruz. Bu farenin çeşitli hile ve tuzaklarla ambarımızdaki buğdayı
                   boşalttığını göremiyoruz.



                                                        106
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111