Page 19 - 8tur_dnm
P. 19

4.   Sıfat-fiiller cümlede sıfat görevinde bulunurlar. Fakat sıfat-filin önündeki isim düştüğünde sıfat-fiil sıfat göre-
               vinden çıkarak adlaşır. Buna ‘’adlaşmış sıfat-fiil’’ denir. Örneğin "Kırılan camı tamir etmişler." cümlesinde "kırılan"
               sözcüğü sıfat-fiildir ve sıfat görevinde kullanılmıştır. Fakat bu cümle "Kırılanı tamir etmişler." şeklinde yazıldığın-
               da burada " kırılan" sözü sıfat görevinden çıkıp adlaşır ve adlaşmış sıfat-fiil olur.
               Açıklamaya göre aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat-fiil vardır?

               A)  Doğal yapısı bozulmamış akarsuların içinde ölü ağaçlar yer alır.
               B)  Okuduğu kitapların hepsini bir liste hâlinde öğretmenine verdi.
               C)  O kadar gürültü oldu ki söylediklerinden hiçbir şey anlaşılmadı.

               D) Sporu gönülden seven kişiler için spor yapılmayan günler çok zor geçer.













           5.   Bazı deyimler birbirine karşıt durumları ifade edebilir. Örneğin ‘’Ayağı alışmak ’’ deyimi bir yere sürekli gelip
               gitmek anlamına gelirken ‘’Ayağını kesmek ’’ deyimi bir yere gitmez, uğramaz olmak anlamı taşımaktadır.
               Aşağıdakilerin hangisinde verilen deyimler karşıt durumları ifade eder?
               A)  Ağzında bakla ıslanmamak - ser verip sır vermemek

               B)  Baş göz olmak- başı bağlı olmak
               C)  Kulak misafiri olmak – kulak kabartmak
               D) Habbeyi kubbe yapmak – pireyi deve yapmak











           6.   Aşağıdakilerden hangisini söyleyen yazarın esere bakış açısı diğerlerinden farklıdır?
               A)  Benim için bir eser okuru içine çekebilmeli. Sanki ondan bir hatıra, onun hayatından kısa bir parça olmalı. Buna gerçek-
                  çilik mi dersiniz, samimiyet mi dersiniz bu size kalmış. Ama okur ve okuduğu o an bütünleşmeli.

               B)  Son dönem yazarlarını anlayamıyorum. İstedikleri tek şey çok okunmak. Bunun nasıl olduğu, kimlerin onları daha çok
                  okuduğu onlar için önemsiz. İşin kolayını da bulmuşlar. Nerdeyse hiç bilgisiz, araştırmasız, dümdüz yazıyorlar. Oysa okur
                  bir eseri okuduğunda sadece bildiği kelimeleri, yaşadığı ortamı, tanıdığı insanları görmemeli. Bazen bir kelimenin anla-
                  mını açıp sözlükten bakmalı, bazen de kendine tamamen yabancı bir durumla, olayla baş başa kalmalı.
               C)  Benim için yazmak arkadaşıma bir anımı anlatmaktır, çocuğuma ilkokuldaki öğretmenimden bahsetmektir ya da eşimle
                  bugün işte yaşadıklarımı paylaşmaktır. Kısacası yazdıklarım kendimdir, bendir. Öyle kimsenin bir kerede anlayamayaca-
        SARMAL DENEME 3  D) Bir yazar olarak daima meslektaşlarımı takip etmeye çalışırım. Özellikle benim gibi kısa hikâye ağırlıklı olarak yazanları.
                  ğı, uzun uzun cümleler kurmak, anlamını çok az kişinin bildiği kelimelerle bir şeyler anlatmak bana göre değil. Ben ney-
                  sem, benim hayatım neyse yazdığım da o. Ne eksiği ne fazlası. Okur da böylece benim tanımadığım ama beni tanıyan
                  biri olacak. Bunu da yazdıklarımı okudukça sağlayacak.

                  Bunu öncelikle bir yazar olarak ama en önemlisi bir okur olarak yaparım. Çünkü benim okur olarak düşündüklerim yazar
                  olan beni de etkileyecek, etkilemeli. Böyle baktığımda, yani bir okur olarak baktığımda bizden olan, yabancı olmayan
                  hikâyeler daha çok ilgimi çekiyor. Yazar olarak da o yönde yazmaya çalışıyorum. Okura yakın, okurumun hayatının için-
                  den...

                                                         18
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24