Page 116 - 8ogparag_sb
P. 116
3.
Çocukları olmayan bir karı-koca mayıs ayının yedisinde Aksu Deresi’ne giderler. Derenin denize döküldüğü
yere gelip yedi çift taşı suya atarlar. Orada abdest alıp büyük bir sacayağının üzerinden atlarlar. Sonra bir
sandala binip adanın etrafını yedi defa dolaşırlar. Adaya çıkıp orada bulunan bir taşın etrafında da yedi defa
dolaşıp oradaki bir suda ellerini yüzlerini yıkarlar. Bu işi de bitirdikten sonra aynı sandalla karaya çıkarlar.
Evlerine gelince Allah’a yalvarırlar, kurban keserler. Duaları kabul olur. Bir yıl geçmeden nur topu gibi bir
erkek çocukları olur. Sevince boğulan anne-baba çocuklarının adını Hamza koyarlar. Kerametin taşta oldu-
ğuna inanan halk, çocuğun adından dolayı adadaki bu taşa Hamza Taşı adını verirler. Bugün bile çocuksuz
aileler bu taşı ziyaret edip, dualarının kabul olması için Allah’a yalvarırlar.
Bu metnin türü aşağıdakilerin hangisidir?
A) Efsane B) Destan C) Masal D) Roman
4.
MASAL FABL
✔ Hayal gücüne dayanır. ✔ Kahramanları insan dışı varlıklardır.
✔ İyilerle kötülerin mücadelesini anlatır. ✔ İnsanlara ders verme amacıyla yazılır.
✔ Tekerlemelerle başlar. ✔ Kişileştirme ve konuşturma söz sanatlarına
✔ Zaman ve mekân belli değildir. yer verilir.
✔ Söyleyeni belli değildir. ✔ Genellikle şiir biçiminde yazılır.
Bu bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi farklı türde yazılmıştır?
A) Vakti ile bir su kaplumbağasını iki kaz arkadaşı vardı birlikte bir gölde yaşarlardı. Gel zaman git zaman ülkenin o bölge-
sinde on iki yıl süren bir kuraklık oldu. Kazlar kendi aralarında konuşarak bir başka göle gitmeğe karar verdiler. Ve arka-
daşları kaplumbağaya veda etmeye gittiler. Kaplumbağa buna çok üzüldü ve kendisinin de bir su yaratığı olduğunu,
kuraklık üzerinden çok geçmeden öleceğini onun için kendisini yalnız bırakıp gitmemelerini kazlardan rica etti.
B) Tilkinin biri, arkasına düşen avcılardan kurtulayım derken karşısına bir oduncu çıkmış: “Bir yer göster saklanayım!” diye
ona yalvarmış. Oduncu: “Benim kulübeye gir, orada görmezler seni” demiş. Az sonra avcılar gelmiş, oduncuya: “Buralarda
bir tilki gördün mü?” diye sormuşlar. Oduncu ağzı ile “Görmedim.” demiş ama bir yandan da eliyle işaret edip hayva-
nın nereye saklandığını göstermiş. Avcılar oduncunun dediğini duymuş, eline bakmamışlar. Tilki onların geçip gittiğini
görünce saklandığı yerden çıkmış, hiçbir şey söylemeden uzaklaşmak istemiş.
C) Pençesi dibinde bir aslanın, dalgınlıkla bir fare çıkıverdi. Bu fırsatı kullanmadı sultanı ormanın. Fareye dokunmayıp bir
büyüklük gösterdi. Bu iyiliği boşa gitti sanmayın; kimin aklına gelir ki bir an, fareye işi düşer aslanın? Ama o da bir gün
dışarı çıktı ormandan. Gitti tutuldu bir ağa. Ne çırpınma ne kükreme… Kâr etmez tuzağa. Bay fare koştu, dişiyle aslanın
ağını, öyle bir kemirdi ki ağ söküldü nihayet. Sabırla zamanın yaptığını; ne kuvvet yapabilir, ne şiddet.
D) Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde birbirini çok seven Kay ve Gerda adında iki arkadaş varmış. Komşu evlerde oturan
iki arkadaş sürekli birlikte vakit geçiriyormuş. Günün birinde iki arkadaş evlerinin önüne birbirlerine olan sevgilerini
gösteren bir gül dikmeye karar vermiş. Böylece güller iki arkadaşla beraber büyüyecekmiş.
116