Page 117 - 8ogparag_sb
P. 117
5. Aşağıdaki metinlerin hangisinde kullanılan metin türü yay ayraç içinde yanlış verilmiştir?
A) 1969 yılının bir kış sabahı, havanın soğuk olduğu bir zamanda kardeşimle dışarıya çıktık. İçimiz adeta soğuktan titreye-
rek çarşıya doğru yürüyorduk. Çarşıda, harçlıklarımızla bir şeyler yapacaktık. Yerlerde hafif kar ve buz vardı. Düşmemek
için sürekli yerlere bakıyorduk. Bir anda karşımıza bizim yaşlarımızda iki kişi çıktı. Onlar da çarşıya doğru gidiyordu ama
üstlerindeki kıyafetlere baktığımızda maddi durumlarının aslında iyi olmadığı hemen anlaşılıyordu. (anı)
B) Ayakları öküz ayağı, beli kurt beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. Vücudu baştan aşağı tüylüydü. At
sürüleri güder ve avlanırdı. Oğuz’un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir ger-
gedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı. Günlerden
bir gün bu gergedanı avlamaya karar verdi. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu
söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. (destan)
C) Yolda uçsuz bucaksız dağları, dağların arasındaki çayırları görüyor; iğde kokusunu alıyor, keven otuna inen arının vızıltı-
sını, ikide bir kanat çırpıp uçan kınalı keklik sesini, iç içe karışan çakal ve kurt ulumalarını duyuyordu. Her biri için ayrı bir
anısı olan Bekir için buradan ayrılmak zor olacaktı. Gün boyu yapılan yolculuktan sonra yerleşecekleri yere vardıklarında
güneş batmak üzereydi. (öykü)
D) Köprülü Mehmet Paşa, sefere çıkıp da Hekimhan’a gelince, yemyeşil ormanı, şırıl şırıl akan suları görünce, ordusunu
burada dinlendirmeye karar verir. Ağaçların arasına çadır kurup dinlenmeye koyulurlar. Bazı askerler de etrafı görmek
için gezintiye çıkarlar. Şimdiki Hasan Ağa Çeşmesi’nin bulunduğu yere geldiklerinde, küçük derenin suyunun içinde
kırmızı bir şey aktığını fark ederler. ( roman)
6. I. Aslan, kanayan pençesini uzatıyormuş ona. Köle dikkatlice bakınca aslanın pençesine büyük bir dikenin
saplandığını görmüş. Dikeni çıkarıp yarayı temizleyen köle, gömleğinden kopardığı bezle de iyice sarmış.
Rahatlayan aslan ayağa kalkıp kölenin ellerini yalamaya başlamış. Sonra da önüne düşüp yaşadığı inine
götürmüş. Her gün yakaladığı avları ine taşıyıp köleye yardım ediyormuş.
II. Bir zamanlar yoksul bir kadın varmış. Bu kadıncağız o kadar yoksulmuş ki yiyecek yemeği bile yokmuş. Bir
gece açlıktan ve soğuktan bir köşede uyuyup kalmış. Rüyasında aksakallı bir ihtiyar görmüş. İhtiyar, eğer
kediler sultanını bulabilirse yoksulluktan kurtulacağını söylemiş. Kadın o gün bu gündür kediler sultanını
arayıp durmuş. Ama ne çare! Hangi kedinin yanına sokulup "Sen kediler sultanı mısın?" dese kediler miyav-
layıp kaçarmış.
III. Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmış. Tilki durmadan ne kadar hilekâr ve kurnaz olduğunu anlatıyormuş. Söyle-
diğine göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile bilirmiş. Kedi
biraz da utanarak: ”Ben fazla oyun bilmem ki!” demiş. ”Düşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol
bilirim, o da kaçmaktır. ”Tilki: ”Kedi kardeş!” demiş, ”Ben her tehlike karşısında başımın çaresine bakabilirim
ama senin durumuna üzülüyorum. Korkarım bir gün düşmanların seni çabuk alt edecek.” Az sonra bir sürü
tazının bağrışmalarını duymuşlar
IV. Vaktiyle ormanın birinde, canavar mı canavar bir aslan varmış. Çok kan döker, canını yakmadık tek bir hay-
van bile bırakmazmış. O yaşadığı sürece hiçbir hayvan rahat yüzü görmemiş. Bütün hayvanlar ondan nefret
eder, ölümünü beklermiş. Bu zalim aslan sonunda yaşlanmış. Gücü kuvveti kalmamış. Ağzındaki dişler de
dökülünce herkesin maskarası olmuş. Hiçbir hayvan ona yardım etmiyor ve onunla konuşmuyormuş.
Numaralanmış metinlerden hangisi bir fabldan alınmamıştır?
A) I B) II C) III D) IV
117