Page 62 - 8ogparag_sb
P. 62
3.
Olay Köye gelen yabancının köy halkına yardım etmesi
Kişiler Muhtar, Kerem
Yer Köy
Zaman Kış
Anlatıcı 3. ağızdan anlatım
Yukarıdaki hikâye unsurlarının tamamını içinde barındıran metin aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yine bir gün şehir dışından çok uzakta olan bir köye gitmeye karar verdim. Hazırlıklarımı bitirip yola koyuldum. Kış
şartları o kadar zordu ki mecburen yavaş yavaş gidiyordum. Köye varmıştım nihayet. Muhtar ve oğlu Kerem, köyde beni
ilk karşılayanlar oldu. Sularının donmasından dolayı musluklardan suların akmadığını söyledi muhtar. Ben de hemen
yanımda getirdiğim soğuktan koruyucu folyoyu köydeki bütün borulara sarmaya başladım. Bir süre sonra borulardan
su akmaya başlamıştı. Ben de köylüler de bu duruma çok sevinmiştik.
B) Mevsim kış… Köylüler evlerinden çıkmıyordu. Kendini köye zar zor atan yabancı biri, köyün muhtarıyla konuşuyordu.
Köy muhtarının söylediğine göre yabancının adı Kerem’miş. Arabası köyün ilerisinde bozulmuş, köylülerden yardım
istiyordu. Köy halkını toplayan muhtar, yabancıya yardım ettikten sonra köylülerle beraber geri dönmüşlerdi.
C) Muhtar, köye gelen yabancıyla konuşuyordu. Okulun tadilat işlerini yapmak için gelen yabancının yanında bir de Kerem
adında yardımcısı vardı. Okulun tadilatını tek başlarına yapmakta zorlanan köy halkına yardım etmek için gelmişlerdi.
Hemen işe koyuldular. Köy halkı da onlara gerekli yardımı yapıyordu. Ustalık gerektiren konularda çok tecrübeli oldukla-
rı belliydi. Kısa sürede okulun tadilatlarını yapmışlardı. Köy halkının teşekkürlerini aldıktan sonra geri dönüş hazırlıklarını
yapmaya başlamışlardı.
D) Köyün elektrik kabloları hasar görmüştü. Köyün muhtarı, merkezi arayarak durumu bildirmişti. Merkezden birisinin
gelip hasarlı olan kabloları tamir edeceği bilgisini almıştı. Kışın dondurucu soğuğunda köy yolunda bir yabancı belir-
mişti. Muhtarın yanına gelip arızalı olan kabloların nerede olduğunu sordu. Muhtar, bu yabancıya yardımcı olması için
Kerem’i görevlendirmişti. Arızalı kabloları tamir ettikten sonra köyün sorunu da kalmamıştı. Kerem, bu yardımları için
yabancıya teşekkür edip onu yolcu etmişti.
4. Dorothy, evin avlusundaki kapıda durup etrafına baktığında görebildiği tek şey her yönde uzanan geniş, kül
rengi çayırlardı. Dört bir yandan ufka dek uzanan bu düz arazinin görüntüsünün tekdüzeliğini bozan ne bir
ağaç ne de bir ev vardı. Güneş; çapalanmış toprağı pişirmiş ve gri, çatlaklarla dolu bir yığın hâline getirmişti.
Bu metin ile aşağıdaki metinlerden hangisi, belirgin olmayan hikâye unsuru yönüyle aynıdır?
A) Camın ötesindeki büyük ışıklar büyüyordu. Birden çoğalıverdiklerini gördü, birden ışıkların içinde buldu kendini. Yol
boyunca gördüğümüz evler, elektrik direkleri, ağaçlar, yollar, bacalar... Deri ceketli adam camı silip baktı, bir daha baktı;
döndü, boyun atkısını takılı olduğu yerden aldı, boynuna sardı. O kadar hüzünlüydü ki Ali Bey’in başından bir ayrılık
geçtiği belliydi.
B) Bugün oyun oynamıyorlardı. Melahat Hanım, kapının eşiğine oturmuş; her zamankinden daha gri gözüken gökyüzü-
ne endişeyle bakıyordu. Aslı da kucağındaki Toto ile kapıda duruyor ve gökyüzüne bakıyordu. Güneyden de rüzgârın
keskin ıslığını duydular ve döndüklerinde o yöndeki çimenlerin de hareketlendiğini gördüler. Akşam vaktinde böyle bir
havanın olacağı önceden belliydi.
C) Soğuk bir kış gününün sonunda içeriye girdiler. Salona doğru yürümeye başladılar. Odaya girmeden ayaklarını yeşil bir
paspasa silmişlerdi, oturduklarında asker kibarca şöyle dedi: "Lütfen rahatınıza bakın, ben Taht Odası'nın kapısına gidip
Oz'a geldiğinizi haber vereceğim." Asker dönene kadar uzun süre beklediler. Nina ve Anna, askerin dönmesi beklerken
kışın soğukluğunu biraz olsun unutmuşlardı.
D) Bastian, artık birçok kez altı köşeli odadan bir başkasına geçmişti. Verdiği her karar, onu hep yeni bir karara götürüyor, bu
da arkasından yine bir kararı getiriyordu ama bütün bu kararlar; onun hâlâ Bin Kapılar Tapınağı'nda olmasını değiştire-
miyordu. Çünkü bu yılın son cuma günüydü ve yeni yıla geçmelerine de saatler kalmıştı. Kararlarını sorgulayacak zamanı
da kalmamış gibiydi.
62